DÜNYANIN BİZİ KISKANDIĞI YILLARDAN BU GÜNLERE GELDİK
Prof. Dr. Cevdet Bozkuş
Türkiye sahneden siliniyor diye üzülecek değiliz(Llyod George, 1919).
İngiltere Başbakanı böyle diyordu ve zevkten dört köşe olmuştu. Çünkü koca imparatorluk bitiyor ve hayalleri gerçekleşiyordu. Osmanlı heyeti Sevr Antlaşmasını (10 ağustos 1920) Paris’te imzalamıştı. Trakya ve Anadolu harita da olduğu gibi işgalci ülkeler arasında paylaşılmıştı.
Sevr haritası.
Mustafa Kemal Paşa’nın Başkanı olduğu Ankara Hükümeti, bu antlaşmayı yok saydı ve antlaşmayı onaylayan Saltanat Şurası üyelerini ve imzalayan heyet üyelerini, vatan haini sayarak vatandaşlıktan çıkarmıştı(19 ağustos 1920).
Şeyhülislam’’ Padişah izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca öldürmek, din gereği ve görevidir.’’ fetvasını verir. İşbirlikçi gazetelerde yayınlanır ve İngiliz, Yunana uçakları ile Anadolu’da dağıtılır. Adalet Bakanı Ali Rüştü Efendi Yunan ordusunun başarısı için dua edilmesini ister. Yunan ordusunun işgali ve ilerlemesi hükümetimiz programına uygundur der.
İstanbul Askeri ceza Mahkemesi Atatürk ve arkadaşlarını idama mahkum eder(16 nisan 1920) ve Padişah Vahdettin bu kararı onaylar(24 mayıs 1920). Vahdettin ve arkadaşları saltanat uğruna işgalcilerle işbirliği yapmışlar ve vatanı satmışlardı. Ülke ve millet asla umurlarında değildi. Ama bir şeyi unutmuşlardı.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının güçlü iradesi ile başlatılmış olan Milli Mücadele yani Kurtuluş Savaşıydı. Bu bir direnişin ve millet olarak var olabilme mücadelesinin adıdır. İşgalci devletlerin karşısında yalnız kalan Anadolu halkının esaret belgesini kabul etmeyişinin ve dünyada bir başka örneği olmayan karşı koyuşun hikayesidir. Yola ‘’ Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz.’’ ve ‘’Ya istiklal ya ölüm’’ azmiyle çıkılmıştı. Geri dönüş yoktu. Başarılmıştı. Anadolu esaretden ve işgalden kurtulmuştu. Bir azmin ve inancın zaferiydi. İşgalciler ve işbirlikçileri şaşkındı. Mucize gerçekleşmişti.
Lozan Barış Antlaşması(24 Temmuz 1923) ile tüm Dünya Yeni Bir Türk Devletinin kurulduğunu kabul ediyordu.
Kurtuluşun lideri Mustafa Kemal kendine göre bir yönetim şekli belirleyebilirdi. Hatta Meclis de bulunan hocalar Atatütk’e padişahlık ve halifelik teklif etmiştiler. Bu teklif karşısında şöyle diyordu Mustafa Kemal ’’Bu hocalar başımda yeşil bir sarık, geniş bir cübbe içinde, elimde bir tespih beni öbür bir dünya ile ilgili bir adam yapmak istediler. Şaşılacak bir şey varsa; bunların kalın kafaları beni hala anlamamıştır’’
Tüm Dünyanın takdir ettiği bir devlet adamı olarak Büyük Önder kendisine yakışır bir anlayışla yapılması gerekeni yaptı. TBMM 29 Ekim 1923 günü oturumunda kendisinin hazırladığı Anayasa ile yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi. ‘’Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir’’ kuralı, artık devlet yönetiminde, en belirgin şekliyle yer alıyor, demokrasiye giden aydınlık yol çizilmiş oluyordu.
CUMHURİYETİN İLK YILLARI
İşgal ve esaret bitmiş, cumhuriyet devleti kurulmuştu. Artık modern ve çağdaş bir devlet olma yolunda adımlar atılmasına başlanmıştı.
- Toplumsal devrimler tek tek hayata geçiriliyordu.
- Ekonomik devrim önemliydi. Atatürk ’’Ekonomik faaliyeti dayandıracağımız esaslar, he türlü bilgiyle beraber, doğrudan doğruya memleketimiz topraklarını koklayarak ve bu topraklarda bizzat çalışan insanların sözlerini işiterek belirlenecektir. Sanayi ve ticaretimiz için de aynı düşünüş egemen olacaktır’’ demiştir.
- Tarım, milli ekonomimim temeli kabul edildi. Tarımsal kalkınmaya büyük önem verildi. Tarımsal ürünlerin miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak için gerek teknik gerekse yasal her önlem alındı.
- Bayındırlık faaliyetlerine hızla başlandı. Yollar, demiryolları, köprüler ve barajlar yapıldı. Yeni şehirler kuruldu.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, halkın büyük fedakarlıkları ile kurmuş oldukları yeni cumhuriyeti ayağa kaldıracak kararları hızlıca almak, uygulamak ve çok çalışmak zorundaydılar. Güçlü ve sarsılmaz bir temel atmak, gelecek nesillere refah içinde yaşayacakları bir Türkiye bırakmak azmiyle çalışıyorlardı. Hedefler büyük, yükleri ağırdı. Ekonomisi dışa bağımlı, sanayi devrimini yapmamış ve üretmeyen bir Osmanlı’dan sadece 4 fabrika devralan Türkiye Cumhuriyeti, milli bir anlayışla yürüttüğü ekonomik kalkınma sonucunda 46 fabrika kurarak ve ithalatı büyük oranda azaltarak ülke bağımsızlığının temellerini attılar.
İşgal ve esaret bitmiş, Cumhuriyet kurulmuş, devrimlerin gerçekleşmesi şahlanan bir ülke tüm dünya da özellikle Avrupa da gıpta seyrediliyordu. Kıskançlık had safhadaydı. İşgal hayalleri kursaklarında kalmıştı. Artık itiraflarda ve övgülerde sıraya girmişlerdi.
Franklin Roosevelt(ABD Başkanı, 1928) ‘’İnsanı teslim alıcı fevkalede önderlik kuvveti vardır. O tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir .’’
Lloyd George(İngiltere Başbakanı,1922), “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne gelebilirdi?“ demiştir.
Daha yeni 10 Nisan 2025,
Prabowo Subianto(Endonezya Cumhurbaşkan), TBMM konuşmasında Atatürk için‘’ Gençken bir ikonum vardı, hayranlık duyduğum biri vardı, benim kahramanım, benim ikonum Mustafa Kemal Atatürk’tü. Fatih Sultan Mehmet de idol ve kahramanlardan biriydi. Sadece Endonezya değil, Özellikle gelişmekte olan ülkelerden bahsediyorum. Tüm bu ülkelerde Mustafa Kemal bir idoldür ve bir örnektir, cesaretin bir temsilidir. Bir lider örneğidir, bir vatansever örneğidir. Bir vazgeçmeme örneğidir. Azim örneğidir’’ diyordu.
Evet çok büyük bir adamdı. Dünya onun büyüklüğüne şahit olmuştu. Ülkesi için yapamayacağı şey yoktu. ‘’Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.’’ diyordu.
Keşke bir on yıl daha yaşasaydı.
CUMHURİYETİN GELDİĞİ YILLAR
- Ekonomi bozulmuş
- Yoksullaşmış bir millet çoğunluğu
- Taraflı bir yargı
- Yolsuzluk, rüşvet, israf bir ağ gibi sarmış ülkeyi.
- Ama en acı olan dış itibarın bitişi.
ABD’nin tüccar Başkanının bizi küçümseyen söylem ve tavırları.
- Mektup yazıyor aptallık etme diyor.
- Tüm televizyonların canlı yayınında Katil Netanyahu ile görüşmesinde Erdoğan için ‘’onu çok severim oda beni sever, aranızda sorun varsa bana söyle ben çözerim, o benim sözümü dinler. Aradım, casus Rahip Brunson’u hemen bıraktı’’ diyordu. Yani ben ne dersem yapar anlamına geliyordu.
Ne yazık ki bir zamanlar bizi kıskananların, bize hükmettiği yıllara gelmiş olduk. Sebep kötü siyaset ve ekonomik bağımlılık.
Atatürk’’ Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, bağımsız, daima daha kuvveti, daima daha refahlı Türkiye idealin bel kemiğidir. Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur.’’ diyerek güçlü bir ekonomi tam bağımsızlığın temeli olduğunu vurgulamıştır.
Bu zengin coğrafyada güçlü ekonomi oluşturmak için her şey var. Tek eksik yetkin ve ehil bir yönetim.
Yıl 1938: Enflasyon % -4,2; Dolar: 1.28 TL. Dış borç: 1.5 milyar dolar
Yıl 2025 : Enflasyon :%38.10, Dolar:38.02, Dış borç: 550 milyar dolar.
Nerden nereye.
Yorumlar
Kalan Karakter: