HUKUKSUZLUK VE HALK DAYANIŞMASI
Prof. Dr. Cevdet Bozkuş
Saraçhane meydanı bunu gösterdi. Yasaklara ve yolların kapatılmasına rağmen milyonlarca İstanbul halkı cesurca meydanda toplanarak hukuksuzluğa karşı çıkmıştır. Artık üniversite gençliği ve liseli çocuklar bile kendi gelecekleri için meydanlarda. Kör ve sağır olmanın bir anlamı kalmamıştır. Gerçekler saklanamaz. İstedikleri tek şey modern ve çağdaş bir Türkiye.
Hak, hukuk, adalet isteyerek, hukuksuzluğa karşı çıkmışlardır.
Ankara Baro Başkanı 2025 yılını hukuksuzluk yılı olarak ilan ettiklerini ve yapılanlar da planlı bir hukuksuzluk var ama somut delil yok dedi. Sadece gizli tanık öyle duydum ve böyle söyleniyor yalanları delil olarak kullanılmıştır. İşte bu tam bir hukuksuzluktur.
Başka çaresi kalmadı. Halkın dayanışması bu hukuksuzluğu yenecektir. Çünkü bu iktidar muhalefet de güçlü gördüğü siyasi liderlere kumpas kurmayı çok iyi öğrenmiş. Kimden öğrenmiş. Bir zamanlar arkadaşları olan sümüklü hoca efendi örgütünden öğrenmişler. Kimlere kumpas kurmadılar ki. Ergenekon ve Balyoz kumpasları hala unutulmadı. Bir alçak utanmaz savcı Zekeriya Öz gizli tanıklar, sahte belgeler, yalan ve iftiralarla ülkenin önemli insanlarına kumpaslar kurarak yıllarca hapiste yatırdı. Bu ahlaksız eski Genelkurmay Başkanını İlker Başbuğ silahlı örgüt yöneticisi iftirası ile tutukladı. Gerçekten bunu yapacak kadar alçaldılar. Sonra birbirlerine düştüler ve kumpasların planlayıcısı savcı öz bir sıçan gibi ülkeden kaçtı. Ancak hukuksuz akıl ve siyasallaşmış yargıçlar kumpaslara devam ettiler. Yazarlar, gazeteciler, aydınlar, belediye başkanları, genel başkanlar ve eleştiren muhalifler tutuklandılar. İşte Selahattin Demirtaş, Ümit Özdağ ve Ekrem İmamoğlu kumpasları gibi.
Ekrem İmamoğlu bunların korkulu rüyası olmuştur. Çok korkuyorlar. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Çünkü artık halkın çok önemli bir siyasi lideri olmuştur. 23 mart ön seçimine olan katılım bunu ispatlamıştır.
Bir siyasi iddia ile yola çıkmış vatansever bir siyasetçinin en son sloganı ya hep beraber ya hiç birimiz oldu. Çünkü ülke göz göre göre tam bir totaliter sisteme doğru gidiyor. Kurtuluş savaşı sonrası büyük bir mücadele ile büyük bir emekle kurulmuş cumhuriyetden ve Atatürk’ten rahatsızlar. Bunlar keşke yunan galip gelseydi diyen alçakların arkadaşları. O zaman millet olarak hep beraber buna karşı çıkmalı ve bu kötü niyete fırsat vermemeliyiz. Bunu diyen İmamoğlu, on günde dokuz ili dolaşarak yaptığı mitinglerde halkın büyük coşkusunun yanında olduğunu gördü ve adaylık için yola çıktığını açık bir dille ifade etti.
İmamoğlu korkusu iyice sarmıştı bunları. Onun karşısında hiç bir yerel seçimi kazanamayan ve ondan çok korkan iktidar panik bir vaziyet de önceden planlanmış kumpas düğmesine bastılar. Dünya Başkenti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanın,
- Önce diplomasını hukuksuz bir şekilde iptal ettiler.
- Bir sabah köründe yüzlerce polisle evinden aldılar ve 4 gün emniyet de göz altında tuttular. Bir intikam alırcasına.
- Gizli tanık yalanlarına dayanarak tutukladılar.
- Atasının helal yolla kazandığı mal varlığına haksız bir şekilde el koydular.
- Amaçları görevden almaktı ve onu da yaptılar. Ancak kayyum atamaya halk izin vermedi.
Bu yapılanlarda hukuk, vicdan ve ahlak olduğu söylenemez. Seçimlerde dört defa yenildikleri Başkanı siyasetin dışın atma kumpas planıdır. Ancak bunun bir yalan ve iftira planı olması vatandaşlarda çok büyük bir tepkiye yol açmıştır.
Cumhurbaşkanı adayını tutukladılar. Parti üyelerinin ve dayanışma seçmeninin on beş buçuk milyon oy desteği ile aday edilen Belediye Başkanının tutuklanması, bir demokrasi ayıbıdır. Gizli tanığın rüşvet ve yolsuzluk iftiraları ile tutuklanması bir başka ayıptır. Rüşvet alan bakanlar, kocasının şirketinden dezenfektan alan bakan gibi daha nice yolsuzluk yapanlar hakkında hiç bir şey yapmazken suçsuz bir Cumhurbaşkanı adayına yapılan ayıbın ayıbıdır.
İmamoğlu Silivri’den gönderdiği mesajında‘’ Senin bir yüzükle çıktığın bu yolda, yurt içinde, yurt dışında hesabını zerresi için bile veremeyeceği tonla leken varken benim üç nesildir biriktirdiğim varlığıma, işime ve emeğime göz koyuyor; namusumuza, haysiyetimize söz ediyor, evlatlarımın geleceğini gasp ediyorsun. Bütün bunları bir avuç niteliksiz insanla yapıyorsun. Bu işin içinde olan herkes kirlidir.’’ diyor.
Ayrıca yargı mensuplarına da mesajı vardı’’ Yüce Türk Yargısının namuslu, ahlaklı, milletine hizmet aşkı yaşayan on binlerce savcısına, hakimine haykırıyorum. Siz ayağa kalkmalı ve bu ülkeyi perişan eden, bizi bütün dünyaya rezil eden, itibarımızı yerle bir den bir avuç meslektaşınıza tedbir almalısınız. Yüce Türk yargısına güveniyorum. Sessiz kalamazsınız, kalmamalısınız.
Evet İmamoğlu korkusu, kini, nefreti ayyuka çıkmıştı. Çünkü İstanbul’u alan İmamoğlu artık ülke yönetimini de onların elinden seçimle almak için bir yola çıkmıştı. Bu yolu kesmeleri gerekiyordu. Kendilerine göre kestiklerini düşünüyorlar. Ama hesap tutmadı. Bu halk kolay kolay inandığı ve güvendiği adamı kimseye yedirmez. 23 Mart bunun başlangıcı olmuştur. Adam ülke sevgisi ile yola çıktı ve mertçe, yüreği ile siyasi mücadeleye veriyor. Hiçbir şeyin arkasına saklanmıyor ve hiçbir aparatı da yoktur.
Öylede olsa kazanacağız, böylede olsa kazanacağız diyor.
Yani ben olsam da kazanacağız olmasam da. Ben siyasete kendim için değil ülke için girdim diyor. Ben aday olmasam da kim aday olursa olsun yine kazanacağız. Yani söz konusu vatansa gerisi teferruattır. İşte ülkenin ve vatandaşın aradığı siyasetçi.
19 mart kumpasını yapan akıl ve emrindekiler, 23 mart ön seçiminde halkın cevabını çok iyi okumaları gerekir. Bu ülke şahısların değil, tüm milletindir. Millet ne derse o olur. Kumpas nedeniyle borsa ve dövizdeki olumsuz değişkenlik nedeniyle bu milletin 26 milyar doları gitti. Kim bunun sorumlusu. Bunun hesabını kim verecek. Artık bu ülkeye ve millete daha fazla zarar vermeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Korkmuyorum, sizden korkan sizin gibi olsun. Öyle de kazanacağız böyle de kazanacağız diyerek meydan okudu. Her baba yiğidin harcı değildir. Yürek ister. İçeri atsalar da geri dönen namerttir. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz sloganı ile tüm muhalefete seslenerek ideolojik, ırkı ve mezhebi ayrımcılık yapmadan dayanışma zamanıdır.
Hukuksuzluğun adı zorbalıktır. Zorbalıkla ülke yönetilemez. Meydanlar ve kamuoyu yoklamaları, milletin çoğunluğu bu iktidarı artık istemiyor. Bu ülkeyi birazcık seviyorsanız, bu millete birazcık saygınız var ise daha fazla bu ülkeye zarar vermeden bir an önce seçim isteyin.
Ama gördüğüm kadarı ile iktidarı bırakmamak için yargı yoluyla her türlü çirkin oyunu tercih etmişsiniz. Kötülükle abat olanları ben görmedim. Eninde sonunda kaybetmeye mahkumdurlar.
Çünkü halkın dayanışması her türlü kötülüğü ve kötü insanları yenmiştir.
Yorumlar
Kalan Karakter: