KARS’TA MANİ (Bayatı) GELENEĞİ
Bazı kaynakların da belirttiği gibi, yurdumuzun mani geleneğinde Kars Manilerinin önemli bir yeri vardır. Bu hususta Türklerin ilk yerleşim yerlerinin bu bölgeler olmasının da önemi olsa gerek. Mani Kars’ta sosyal yaşantının birçok kesiminde görülür, günlük yaşantıda da kendini hissettirir. Mevsim şartları nedeniyle çay tiryakiliğinin bulunduğu bu bölgede bir de kahvelerde ve köy odalarında söylenen mani tiryakiliği de vardır. “Aşnabaz” (sohbetkar) kişiler, konuşmaları arasına bir de mani yerleştirerek konuşmalarını daha akıcı ve kalıcı kılarlar. Sohbet meclislerinde genellikle, savaş döneminin acıklı ortamı anlatılıp geleneklere sahip çıkılması, saygı-sevgi ilişkilerine, yurt sevgisine dikkat edilmesi istenir. Bu hususlar da manilerle işlenir.
Kars’ta mani özellikleri, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’dakine çok benzer. Bunun nedeni de tarihi bağlardan gelmektedir. Kars ve Azerbaycan’da manilere “Bayatı” da denmektedir. Ancak, bayatı sözcüğü üzüntü, yaslı ve cenazelerin bulunduğu zaman söylenen manilerdir. Manilerin üremesinde ve yaygınlaşmasında kadınların rolü büyüktür. Daha sonra bölgedeki hikâyeci âşıklar önemli bir iletkenlik sağlamışlardır. Kars ve Azerbaycan’da maniler, düğünlerde, halı dokunurken, gelin başı bezenirken ve kına yakılırken, tarlalarda, biçin (hasat) ve taş toplamada (çeğil), çayda halı kilim yıkanması sırasında, hayvan sağımlarında ve toplu çamaşır yıkanması sırasında genç kız ve kadınlarca söylenmektedir. Buralarda söylenen maniler, hem yapılan işi sıkıcılıktan kurtarır hem de maniler sayesinde gençlerin duygu ve sırlarının öğrenilmesine çalışılır.
Kadınlar, snbaharda erişte yaparak kışlık ihtiyaçlarını karşılarlar. İmece usulü ile yapılan erişte kesiminde köyde olup bitenleri konuşur, tapbaca(bilmece) sorar, karşılıklı maniler okurlar.
Genç kadın ve kızlar aralarında halı-kilim ve benzeri dokumalarla kap-kaçaklarını çaya götürür, temizlik yaparlar. Burada usta manici kadın, kendi durumunu içeren bir mani söyleyerek diğerlerinin de durumlarını ve sırlarını öğrenmeye çalışır. Mani, maniyi kovalamaya başlarken, karı-koca, gelin-kaynana ilişkileri, gönül, sıla, gurbet ve nişanlılık durumları manilerle dile gelir. Bu durum; kadınlarca tırmıkla ot yığımı, “çeğil” denen taş toplama sırasında da görülür. Köylerde halen genç kızların duygularını söylemeleri ayıp sayıldığından, maniler bu duyguların öğrenilmesinde önemli araç sayılır. Bunun için karşılıklı ve amaca uygun maniler söylenir. “Akışka” denen manilere düğünlerde de sıkça rastlanır. Genişçe bir odaya dolan kızlar veya kızlı-erkekli gençler, elele vererek “yallı” denen halaylarına başlarlar. Usta manici, eline mendilini alarak yallı başına geçer, yöresel bir ezgi ile manisine başlar. İlk önce ikişerli guruplar halinde söylenen maniler, yallı başından, yallı sonuna kadar çiftler arasında tekrarlanır. Bu mani okuma biçimine “dönderme” denir. Manilere ve eğlenceye ısınan gençler daha sonra da karşılıklı atışmalara başlarlar. Maniler yardımıyla gençlerin sevgisel düşünceleri, tepkileri, ailesinin tutumu belli olur. Bir kızın gönüllü olup olmadığı tahmin edilerek, karşı tavır belirenir.
Nişanlı veya evlenme çağında olan genç kızlar için çeyizlik halı dokunmasına başlamadan önce “hanabaşı” denen bir eğlence düzenlenir. Helva, kuruyemiş, meyve ve değişik yöresel yemeklerin götürüldüğü eğlencede kızlar karşılıklı maniler söylerler. Bu gurup içinde nişanlı kız varsa, oğlan tarafı da gelinlerine değer vermek amacıyla “hanabaşı”na çeşitli yiyeceklerle “kete” ve “lalanga” gibi hamur işi yemekler gönderirler. Halının bitiminde de aynı eğlence “hanasonu” adıyla düzenlenir. Bu eğlencelerde yine maniler söylenir.
Karslı kadınlar, koyun ve inek sağımında, bebek emzirmede veya beşik başlarında da maniler söylerler. Burada söylenen maniler, ferdidir. Genç kadın ineği sağarken kaynanasını şikâyet eder, benzetme yapar veya kocasından yakınır. Bebek uyutulurken beşik başlarında söylenen manilere “ nenni” ve “layla” denir. Laylalarda da kadın, yöresel ezgilerle söylediği sözlerle canını sıkan konuları dile getirir, derdini adeta bebeğe anlatır. Burada söylenen manilerin bir bölümü de gurbette gelin olma konularını kapsar.
Eskiden sosyal etkinlikleri az olan ve iletişim araçlarından yararlanamayan bölgede, halk boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla eğlenceler yapardı. Özellikle uzun süren kış gecelerinde âşıklar ve usta hikâyeciler sohbet günleri düzenlerdi. Bunlardan biri de “nağıl söyleme” yani hikâye anlatım günleriydi. Nağıllarda da konuya göre maniler hikâyeleri süslerdi.
Doğu Anadolu Bölgesi ve Kars ile Azerbaycan’da çift sürülürken de maniler söylenir. Kars’ta 4–10 çift öküzün kullanıldığı ve büyük sabanla ekimler yapılır. Bu ekim işlemine “kôtan sürme” denirdi. Ekim işleminin sıkıcılığından kurtulmak amacıyla “akışka” ve “dönderme” biçiminde maniler söylenir. Burada söylenen manilere “horavel” denir. Yöresel ezgilerle söylenen bu manilere Azerbaycan’da da “holola” denir. Kotan sürmede öküzlerin boyunduruklarına binerek öküzleri sevk ve idare eden “hodak” adı verilen kişilerin esprili hareketleri, bir öküzün yorularak “hagos” denen kotan izine yatması, “majgal” denen kotan başı tutan (sabanı sevk eden) kişinin sarsılması “çegı” denen çamur temizleme demirini kullanım biçimi, birer espri konusu olarak horavelde söylenir. Burada maniler genellikle ho… biçiminde bir ünlemle başlar. Şimdi iki Horavel bir de Akışka örneği verelim:
Ho ho hoo… Ho ho hoo…
Kotana bak kotana O keçede (yanda) ham yosun
Kotan başı tutana Bu keçede ham yosun
Allah yardım eylesin İndi hagosa yatar
Çegı elde yatana Emim gilin mor tosuna
Ho babam ho… Ho hodaklar ho…
(Horavel) (Horavel)
Ho ho hoo…
Dedim ki koku nedir
Dedi ki hoş nanedir
Dedim ki sen tatlısın
Dedi ki bahanedir
Ho babam ho…
(Akışka)
Maniler, Kars’ta âşık edebiyatının da önemli bir kaynağıdır. Âşıklar, yarışmalarında hafızalarında sakladıkları manilerle yarışırlar. Özellikle manilerin son iki mısrası istenen konu için seçilir. İlk iki mısra da irtical (hazır cevap) olarak seçilir. Zaman kazanmak amacıyla söylenen bu iki mısra son iki mısra ise uyumlu ise daha etkin ve tutulur olmaktadır. Karslı âşıkların söyledikleri manilerin çoğunda mısralar arasında uyum görülür. Bu uyum usta manicilerin manilerinde de göze çarpar.
Bölgede düğünlerin sevk ve idaresini de üstlenen âşıklar, toplumun uyanık olması ve uyumaması amacıyla, konuşan veya uyuyan kişilere yönelik maniler söyler, uyuyan ya da konuşan kişilerden de ceza olarak para alırlar. Âşıklar çoğu zaman da anlattıkları hikâyeleri arasına, hikaye kahramanların söyledikleri sözlere ilaveten manilerden seçme türküler söylerler. Manilerin sayesinde yöresel ezgileri, ezgiler sayesinde de çok sayıda maniyi birbirine bağlarlar. Süreyi de istedikleri kadar uzatabilirler. Âşıklar, yörede bilinen 160 kadar yöresel ezgiye “ozan makamları” adını vermektedirler. (bk. Ozanlık Gelenekleri ve Doğulu Saz Şairleri, S. Şahin… s.101-108) işte bu nedenledir ki çok sayıda türkünün sözünü maniler oluşturur.
Kars’ta cinaslı ve cinassız manilerin çoğunun başında A bala, A canım, Der bala, Âşık der, Aşığah, Ezizim, Azizim, Ezzinem… gibi öbekler bulunur. Bu maniler, hitap ettiği topluma ve hitap edene göre değişir. Âşık öbeği ile başlayanların âşıklarca söylendiği belli olmaktadır. Kars’ta en çok cinaslı maniler tutulur. Cinaslı manilerin çoğu da ilk mısrada uyak veren noksan heceli manilerdir. İlk mısrası noksan olan bu manilere “ayaklı maniler” de denir.
Karslı âşıklar, manileri goşukları (koşmaları) arasına da yerleştirmişler. Mani, koşmanın ilk iki koşma dizisi arkasına eklenir. Çoğunluğunu cinaslı manilerin oluşturduğu bu çiftli şiir türüne “yedekli koşma” denir. Kars ve Azerbaycan’ın bazı kesimlerinde de “cıgalı (başa gelen) tecnis” denir. Koşmaların lebdeğmezini (dudakdeğmez) yapan âşıklar, manilerin de lebdeğmezini denemiş, 11 heceli lebdeğmez koşmaları arasına yerleştirmişlerdir. Buna da “cıgalı lebdeğmez tecnis” deniyor. Bu stil, yöredeki saz şairleri tarafından atışmalarda iki dudak arasına toplu iğne konarak daha heyecanlı ve iki türlü yarışı içerir biçimde yapılmıştır.
Yorumlar
Kalan Karakter: