Başörtüsünün getirdikleri
90’lı yıllar da üniversitelerde ve devlet kurumlarında çalışan başörtülü bayanlara karşı açılmış bir savaş vardı… Bu savaşı açanlar, ABD ve ülkedeki işbirlikçileriydi… Başörtüsü, bilinçli ve inançlı üniversiteli kızların, İslami mücadele de vazgeçilmezleri olmuştu… O mücadelelerin neticesinde aradan yıllar geçse de, mücadele meyvesini verdi, başörtüsü kurumlarda va okullarda serbest bırakıldı. Günümüzün örtülü kızları bir bakıma, ablalarının vermiş olduğu mücadele neticesinde hazıra kondular diyebiliriz… Bazı samimi kızlarımız hariç, diğerlerinin davranış, yaşam tarzına ve düşüncelerine bakılınca, 90’lı yılların başörtüsü mücadelesi veren kızlarımızın bu günkü kızların ablaları olduğunu söyleyemeyiz… Çünkü başları örtülü olmasına rağmen her türlü pisliğe bulaşmış vaziyetteler. Toplumda,
başörtüsünü bir bakıma dindar bayanların taktığına dair bir anlayış var. Bu bayanlar, hayatın diğer alanlarda yapılan çirkin ve günahları, bir bayan olarak kendi günahları üzerine çekilen bir örtü olarak kullanıyorlar. Aynı şeyi Müslüman kılığına bürünmüş bir esnaf veya işletmeci yapıyor. Çevrenin dine ve dindar insanlara olan inancı, hacı-hoca kılıklı yalan söyleyen insanlarca istismar ediliyor. Aynı günahlar Müslüman görünümlü tarikatlar tarafından da işleniyor. Eskilerde tarikat üyesi bir kişiden devlet baskısı yüzünden çekinilir, ancak içten içe derin bir saygı duyulurdu. İnsanlar onlara danışır, onların nasihatları sayesinde huzura kavuşurlardı… Günümüzde tarikatçı denilince, diğer samimiyetsizler yüzünden samimi olanlara da iyi bakılmıyor. Samimi olanlar hariç, diğerlerinin bulaşmadıkları pislik kalmadı. Ya dindar geçinen siyasetçilerimiz? Muhafazakar partiler de yer bulabilmek için,hepsi bir birinden daha dindar. Hatta bazıları şeyhlerinin ricası üzerine seçilmiştir. Bazı dindar vekillerimiz, yine dindar parti yöneticilerine verdiği rüşvet karşılığında, bazıları çevirdikleri dolaplar neticesinde, çok azı da düzgün şekilde seçim kazanmaktalar. Onun için beş parasız seçilip, büyük servetlerin sahibi oluyorlar. Yine bürokrasi de farklı değil. Dindar geçinen devlet memurlarının servetini aldığı maaşla ölçmek mümkün değil… Müslümanlık adına yaptığımız her pislik İslama mal ediliyor. İŞID ne kadar Müslümansa ve İslama katkısı ne ise, İslam adına işlenen her günahın İŞID’den hiçbir farkı yoktur. Elbette böyle pisliiklere bulaşanlar, menfaatleri icabı üzerlerine alınmıyorlar. Yüzsüzlüğe verip pisliklerle uğraşmaya devam ediyorlar. “Muhakkak ki Allah, her şeyi gören ve işitendir”Mü’min- 20 Ayet”
Yorumlar
Kalan Karakter: