Türkiye'de siyaset , siyaseti bilmeyenlerce vıcıklaşıyor
Türkiye’de siyaset, siyaset bilmeyenlerin elinde gittikçe vıcıklaşıyor. Partilerin Genel Başkanları koltuklarını koruyabilmek maksadıyla, siyaseti bilmeyenlerle çalışmayı tercih ediyorlar... Bilmeyenler öğrendikçe, kendi sonlarını da hazırlamış oluyorlar. Genel Başkanların istemediği
Bilmeyenlerle veya yalakalarla sürdürülmek istenen
siyasetse verimli olmuyor. Adımız demokratik cumhuriyet olsa da, anlayış itibariyle iktidara hangi
parti gelirse gelsin,bir nevi diktatörlükle yönetilmiş
oluyoruz. Bu yönetici azınlık, Genel Başkan ve yakın
çevresinden oluşmaktadır. Oy veren seçmenler mi,
teşkilat mensupları mı, canını-malını verenler mi?
Hepsi hikaye… Türkiye’de ekonomik olarak, nasıl ki
ilkesiz kuralsız vahşi bir kapitalizm hüküm sürüyorsa, demokrasi ve siyasi partilerimizin de
İşleyişi, ilkesiz ve kuralsızdır.
Öğrencilik yıllarımızda gençlik,en genel anlamda
Devrimciler-Ülkücüler olmak üzere iki zıt gruba ayrılmıştı. Gençler birbirini tanımadıkları,aralarında
bir husumet olmadıkları halde, birbirlerini öldürecek
kadar kendi aralarında düşman edilmişlerdi.
Devrimciler oligarşik devleti yıkıp sosyalizmi kurmuş
Olacaklardı. Sistem sosyalist anlayışın halka ulaşmasını engellemek için, sosyalist anlayışı üniversitelerin duvarları arasına hapsetmek istiyordu. Ülkücü gençler bunun için varlardı.
Ülkücü gençler ise üniversitelerde gelişen kominist
İdeolojinin önünün kesilmesi gerektiğine inanıyorlardı. Çünkü kominist ideoloji SSCB tarafından destekleniyordu. Bundan dolayı, üniversitelerde ki kominist gençlerin önünün alınması gerekiyordu.
Gün geldi ABD desteğinde 12 Eylül darbesi yapıldı.
Devrimci-Ülkcü gençler aynı hücrelere tıkıldı, işkence ve idamlarla cezalandırıldılar. Ve darbeyi yapanlar, büyük bir bok yemişcesine,çatışdırdıkları bu gençlere yukarıdan bakarak,”Ulan biz varken size
mi kalmış vatan kurtarmak, vatan hainleri” demek istemişlerdir..
Gelelim 12 Eylül sonrası toplumu ilgilendiren temel
konulara; 12 Eylül darbesinin asıl amacı, ekonomik
olarak serbest piyasa ekonomisini oluşturmaktı,
oluşturdular. Ülkede yeni çatışmalar laik-anti laik ve
devlet-PKK çatışması üzerinden yürütüldü.
MHP’nin milliyetçi kesimleri temsil etmesi bakımından önemi büyüktü. Ayrıca PKK’da yaptığı terör eylemleri neticesinde,Kürt milliyetçilerini Mecliste temsil edebilecek bir çoğunluğu elde etmiştir. Filistin-İsrail savaşı, Ukrayna- Rusya savaşı,
Suriye’de Esad’ın devrilmesi, yeni yönetim, PYD-HTŞ anlaşması, Trump’ın yeniden seçim kazanması,
ABD ve İsrail’in güney sınırlarımızda bir Kürt devleti kurmak istemeleri ve Türkiye’de PKK ile barış görüşmelerinin başlaması… Hem de barış görüşmelerinin MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından Apo’ya yapılmış olması. Bahçeli artık Apo’ya terörist
başı demiyor. Örgütün kurucu önderi diyor. Hangi örgütün kurucu önderi? Hani Apo PKK terör @n@örgütünün eli kanlı örgüt başıydı? Nasıl oldu da ülkücü taban sessiz sedasız kabul etti veya by pass edildi? Hani 2009 yılında barış sürecinin ilk tartışıldığı dönemde, Apo’yu @öğrenci iken tanıdığımı belirtip, hayat şartlarının düzeltilmesinin ülkedeki teröre olumlu yönde katkısının olacağını söyledim diye, olmadık hakarette bulunanlar, o zaman yapmış olduğunuz hakaretleri, küfürleri şimdi misliyle size iade ediyorum. Kısacası örtülü bir ABD- İsrail sıkıştırmasıyla,kansız bir 12 Eylül darbesinden geçiyoruz. Ne olursa olsun ülkemizde barışın, birlik, beraberlik ve kardeşliğin pekişmesine vesile olacaksa, Allah (cc) milletimize nasip etsin.
Yorumlar
Kalan Karakter: